güvenlibiryer

Ben Değil, Kader Utansın!

22 Ekim 2020

BAŞLAMADAN EVVEL:

#güvenlibiryer serisine #utanç konu başlığı ile devam ediyoruz. Başlamadan önce, bu yazı serisini yazma sebebim bu yazıda. Serinin ilk yazısı olan #korkularımız hakkındaki yazım burada ve bir sonraki yazı olan #cesaret hakkındaki yazı da burada. Aşağıdaki yazıyı onlardan bağımsız da okuyabilirsiniz elbette, sadece bir tema etrafında okumayı tercih edenler için diğer yazıları hatırlatmak istedim. Açıklamalar bittiğine göre hadi başlayalım!

BİR NEGATİF MOTİVASYON ARACI OLARAK: UTANÇ!

Utanç duygusunu ilk kez hissettiğiniz anı hatırlıyor musunuz? Maalesef birçoğumuz utanç duygusuyla çok küçük yaşta tanışıyoruz. Bence bunun da en önemli sebebi, ebeveynlerimizin bizi -korumak adına da olsa- toplumsal kurallar, örf ve adetlere uygun şekilde yetiştirme çabası içinde olmaları. Utanç, özgürleştiğimizde önümüzü en çok açan duygulardan birisi, yani yaşamda bizi engelleyen, istediklerimizi yapmamıza ket vuran bir duygu. Hissettiğimiz utancın izini geçmişe doğru sürdüğümüzde, onu deneyimleten kim olursa olsun, amaç bu kişiyle hesaplaşmak yerine, o anıları bağışlamak ve bu anılarla ilişkilendirdiğimiz acı ve mutsuzluktan özgürleşmek olursa, utancın yaşamımıza olan olumsuz etkilerinden arınabiliriz.

Hatırladığımda en çok canımı yakan anılardan birisi, bir EFT (Emotional Freedom Technique – Duygusal Özgürleşme Tekniği) uygulaması sırasında ortaya çıkmıştı. O sıralar işimden memnun olmadığım ve kendimi kariyer anlamında çok başarısız hissettiğim bir dönemdi. EFT’yi takip eden nefes seansı sırasında, yetişkin hayatımda o dönem deneyimlemekte olduğum bir sorunun, çocukluğumda beni utandıran bir duruma bağlanması beni çok şaşırtmıştı.

Genel olarak, utanç duygusunun en yoğun hissedildiği alanlara baktığımda kariyer, cinsellik, dış görünüş başı çekiyor. Kapitalizmin bize dayattığı maddi güç=başarı algısı kendimizi sürekli başkalarıyla kıyaslamamıza sebep oluyor. Bu böyle olunca da çoğu zaman hiç adil olmayan kıyaslamalar yapıyoruz.

Utanç duygusu çoğu zaman insanları bir şeyleri motive etmek için kullanılır. Yani birine bir şeyi yaptırmak ya da yaptığı şeyi bıraktırmak için onu utandırmak sık kullanılan bir yöntemdir. Bunu biz kendimizi motive etmek için de yaparız. Bırakmak istediğimiz kötü alışkanlık ve durumlar için utanç duyarız, bunun bizi harekete geçmek için motive etmesini bekleriz. Oysa utanç duygusu “kalıcı” başarı getirmez. Kendimden örnek verecek olursam, Haziran sonu işten ayrılmak kendi seçimim olsa da, şu anda normalde alışkın olduğum şekilde düzenli bir gelirim olmaması (halk arasında işsiz!) benim için kolay değil. Hissettiğim rahatsızlığı utanç olarak tanımlayabilir miyiz? Evet, sonuçta olumsuz bir duygu bu ve böyle olmamasını dilediğim bir durum söz konusu. Peki bu utanç duygusu beni motive etti mi? Hayır, çünkü bu durumdan rahatsız oldukça paralize olup harekete geçemiyoruz. Harekete geçmemiz için her zaman bir konuda rahatlamaya ve sakinleşmeye ihtiyaç duyuyoruz. Olanı kabul edip, olana güvenince eyleme geçebilir ve sağlam bir yerden aksiyon alabiliriz. Ben de şu anda öyle yapıyorum. 🙂

Utanç duygusunun en yakın arkadaşı ne biliyor musunuz, cezalandırma. Instagram ve Youtube’da keyifle takip ettiğim psikolog Dr. Nicole LePera geçen gün paylaştığı “Creating Loving Discipline” (Sevgi Dolu Disiplin Yaratmak) başlıklı videosunda, kendimizi disipline edeceksek bunu sevgi dolu bir yerden yapmamızdan bahsediyordu. Nicole’un paylaşımlarını kendisinin bilgisi dahilinde gönüllü olarak Türkçe’ye çeviren Holistik Psikolog TR Instagram hesabını da, özellikle İngilizce içeriğini takip edemeyeceklere şiddetle öneririm. Nicole son videosunda diyor ki çocukken ebeveynimiz, öğretmeniz ya da her kimse bize utanç hissettiren, bizi nasıl cezalandırdıysa (benden ekleme: bu çok sert bir ceza olmak zorunda değil, bazen alay etmek ve aşağılayıcı bir şaka ya da kınamak bile olabilir) biz de yetişkin hayatımızda kendimizi disiplinsiz davranışlarımız konusunda cezalandırırken benzer bir yol izleyebiliyormuşuz.

Örneğin benim arada bayağı cebelleştiğim erteleme konusunda kendimi cezalandırma şeklim genelde olumsuz iç diyalog şeklinde oluyor. Bu diyaloğun farkında olmadığım zamanlarda sadece modum düşük sanabiliyorum. Oturup kendimi dinleyene kadar içimde ne olup bittiğini anlamıyorum. Özetle, ben kendimi eleştirerek cezalandırıyorum. Bu eleştiriler bazen çok sert olabiliyor ve inanın hiçbir işe yaramadıkları gibi, genelde bir şeyler yapmama daha da fazla engel oluyor. Utanç duygusu bizi hiçbir zaman olumlu bir şey yapmak için harekete geçirmez. Utanç duygusu genelde kaçmak, uzaklaşmak istediğimiz bir duygu. Uzaklaşmak için yalan söyleriz, bahane buluruz, yapılacakları erteleriz. Bu yüzden de çoğumuz çocuklukta utançla tanıştığımız anları en derinlere gömüyoruz. Ancak fark etmediğimiz şey, o anıların iyileştirilmesinin bizim iyileşmemizin önemli bir parçası olması. Çünkü yetişkin hayatımızda benzer durumlarda, hala o zamanki başa çıkma yöntemlerini kullanmaya çalışıyoruz.

BEN SANA DEĞİL KENDİME GÜVENMİYORUM!

Birçok insanın özgüven eksikliğinin altında da utanç duygusunun yattığını düşünüyorum. Yıllar önce psikoloğa gittiğimde ilk söylediğim şeylerden birisi daha özgüvenli bir insan olmak istiyorum olmuştu. O zaman için gittiğim seansların özgüvenime pek de katkısı olmadı, üstelik psikolog hanım bu konuda bir kitap yazmış ve kendisine sırf bu kitabı beğendiğim için gitmiş olmama rağmen (İlkay Kasatura – Kişilik ve Özgüven). Bugün yıllardır süren kişisel aydınlanma yolculuğum sayesinde söyleyebilirim ki, daha özgüvenli olmak istiyorsanız, utançlarınız üzerinde çalışın. Bakın mesela özgüvenli insanlara, çoğu utanç duygusunu çok daha iyi yönetirler. Mesela bir eğitimde en öne oturmaktan, sorulara ilk parmak kaldıran olmaktan çekinmezler, ilk kim denemek ister sorusuna ” ben!” diye atlarlar hemen, hata yapmaktan korkmazlar. Hata yapmaktan kim korkar? Hata yaptığında çok utanacağını bilenler! Halbuki hepimiz hata yaparak büyüyor gelişiyoruz. Yani bu tür girişken insanlara özeniyorsanız, onlar gibi olmanız imkansız değil. Utançlarınızdan arındıkça daha özgüvenli biri olabilirsiniz. Bu demek değil ki özgüveni yüksek insanlar hiçbir şeyden utanmıyorlar. Hepimiz utanç duygusunu yaşamımızın farklı alanlarında deneyimliyoruz.

Unutmadan, bir başka yazının konusu olacak suçluluk duygusu ile utancı da birbirinden ayırmak isterim. En güzel ayrımı https://www.psychologytoday.com yapmış. Utanç ve suçluluk duygusu aynı anda aynı konuda hissedilebilir ancak utanç bizimle, suçluluk duygusu ise başkalarına yaptığımız ya da yaptığımızı düşündüğümüz şeylerle ilgilidir. Yani bu yazıda suçluluk duygusu değil sadece utançtan bahsediyoruz. Utanç sözlük anlamıyla: Kusurlu duruma düşmekten veya kendini öyle görmekten ileri gelen eziklik duygusu olarak tanımlanmış.

Utanç duygusunun en yoğun hissedildiği alanlardan kariyere baktık, sırada cinsellik ve dış görünüm var. Cinsellik konusundaki utancın büyük kısmı özellikle de kız çocuklarına daha küçükken öğretilen şeyler. Bunlar eskiden namus, mahalle baskısı gibi konular yüzünden yapılırken artık kız çocuklarını başlarına gelebilecek taciz ve benzeri şeylerden korumak için de yapılıyor. Hatta şimdilerle erkek çocuklarına da yapılmaya başlanmış olabilir. Müslüman bir toplum olarak genelde cinsellik konusunda batı toplumlarına göre daha fazla utanç duygusu taşıdığımızı düşünüyorum. Ülkemizin gidişatı da bu yolda ilerleme değil, gerileme kaydettiğimizi düşündürüyor ayrıca. Neyse şimdilik toplumsal değil bireysel bakalım konuya. Herkes önce kendi kapısının önünü süpürsün.

Geçenlerde tavsiye üzerine Mental Klitoris diye bir podcast dinlemeye başladım. Sizlere de tavsiye ederim. Yaratıcısı Hazal Sipahi’nin tanımıyla; seks, cinsellik, cinsel sağlık, cinsel şiddet, toplumsal cinsiyet ve hazza dair kavram ve konuların, konuklarla beraber masaya yatırıldığı bir podcast Metal Klitoris. Dinlerken şunu düşündüm, keşke ben ergenken böyle bir podcast olsaydı. O kadar fazla yanlış bilgi ve önyargı ile büyüdük ki. Biz 90’larda bu şekilde büyüdüysek, bizim ana babalarımızın nasıl büyüdüğünü düşünemiyorum bile. Seks ve cinsellik kavramlarının etrafında hissedilen utanç duygusu genelde partnerimiz, başkaları veya uzmanlarla paylaşım yapmayı zorlaştırıyor. Bu da birçok ilişkinin ya sonunu getiriyor, ya da mutsuz ilişkiler kurulmasına neden oluyor.

Cinsellik konusunda yepyeni bir çağa girdik. Ülkemiz sansür kafasıyla aksi yöne gitmeye çalışsa da, dünya farklı bir yere gidiyor ve gidecek, biz de önünde sonunda bu dünyada yaşıyoruz. Başkalarıyla yaşanan cinsellik bir yana, her bireyin, kendi cinsel tercihlerini, yönelimini, isteklerini daha iyi anlamasının yolu bu konunun etrafındaki utanç duygusunu iyileştirmekten geçiyor. Bizi mutlu eden şeylere yönelmek hem hakkımız hem de mutlu olmamızın tek yolu. Kendimizle ilgili utanç duygusunu iyileştirmenin yolu başka insanların tercihlerini yargılamayı bırakmaktan geçiyor. Başkalarını yargılar, suçlar, ayıplarken, kendi cinsel isteklerimizi arzularımızı suçluluk duymadan nasıl kabul edebiliriz ki? Herkes özgürce yaşayabilsin ki biz de özgürce yaşayabilelim. Başkalarının haklarına, geçmişlerine saygı gösterip, başkalarıyla ilgili önyargılarımızı iyileştirdikçe, kendi utancımızı da iyileştirmeye başlayabiliriz.

AYNA AYNA SÖYLE BANA!

Şimdi gelelim bazen dış görünüşümüzle ilgili hissettiğimiz utanca. Büyürken dış görünüşümüzle ilgili o kadar çok yoruma maruz kalıyoruz ki. Aslında yetişkin halimizle de öyle değil mi? Mesela ne zaman bir süredir görüşmediğimiz insanlarla görüşsek, kilo almışsın, vermişsin, süzülmüşsün gibi şeyler söylememize ne demeli. Ne önemi var aslında değil mi? Aslında niyetimiz kötü değil, lafın gelişi söylüyoruz. Peki karşımızdaki ne hissediyor? Peki biz ne hissediyoruz? Ertesi gün mesela, aslında canımız çekse de tatlı yemiyorsak, belli ki önemsiyoruz bir önceki gece söylenenleri. Kilo almak, vermek, saçımız, makyajımız, giysilerimizle ilgili yapılan yorumlar sonrası kendimizi farkında olmadan da olsa bir nevi cezalandırıyorsak, burada da utanç duygusunun olduğunu söyleyebiliriz. Ve burada da utanç duygusu harekete geçirmektense tam tersi etki yapabiliyor. Araştırmanız gereken nasıl hissettiğiniz? Üzülüyor musunuz? Umurunuzda değilmiş gibi davranıp içten içe ben niye böyleyim, o son dilim keki neden yedim ki diyor musunuz? Ya da keşke bu kadar zayıf değil de biraz daha geniş kalçalı, büyük göğüslü ya da kaslı olsaydım diyor musunuz?

Tabi ki daha iyi bir vücuda sahip olmak isteyen herkes bedeniyle ilgili utanç hissediyor demiyorum. Demek istediğim, bedeniyle ilgili olumsuz hisleri olan, istediği yolu kat edemeyenler burayı bir araştırmalı. Ben, bizzat kendim ne kadar bedenimle barışık olduğumu sansam da zaman zaman bu konuda acayip ikilem yaşayabiliyorum. Ne yazık ki kilo almak veya vermek olsun, sağlık için düzenli spor olsun, sağlıklı beslenme olsun, siz kendinize bu alışkanlığı kazanmak için veya bir hedefe ulaşmak için mantıklı bir sebep gösteremiyorsanız, sonuç da kalıcı olamıyor.

Küçük bir deneme yapalım. Duş aldıktan sonra aynanın karşısında bir an durun, bedeninize bir bakın. Tepeden tırnağa inceleyin. Onunla ilgili bugüne kadar sizin ve başkalarının yaptığı can acıtan yorumları hatırlamaya çalışın. Vücudunuz 10 sene önceki haline göre nasıl görünüyor? Size göre kusurları var mı? Nerelerini beğeniyorsunuz, nerelerini değiştirmek istersiniz? Kendinize şöyle iyice bir bakın. Buna zaman ayırın, aceleye getirmeyin. Vücudunuzda sizi utandıran keşke değişse dediğiniz bir yer var mı? Eğer yoksa ne mutlu size. Ben size kendimden bir örnek vermek istiyorum.

Geçen Cumartesi online yoga dersinde Yoga Hocam Pınar Üstün bize bir karın masajı öğretti. Hepimiz karınlarımızı iyice açıp, gösterdiği şekilde masaj yaptık. İlk başta bu beni epey rahatsız etti. Göbeğimden utandığım için elbette! 50 kiloyken bile göbekli olduğunu düşünen biri olarak 58 kiloyken göbeğimi açmamın istenmesi! Sizin de vücudunuzda iyileştirmek istediğiniz yerler olabilir, çoğu insanın var merak etmeyin. Ayna karşısında mısınız hala? Hah, işte şimdi o utandığımız yerlere sevgi gönderme zamanı. Değişmesi gereken onlar değil. Göbeğim değişmek zorunda değil. Selülitlerimiz değişmek, bavullarını toplayıp bu ülkeden gitmek zorunda değil. Değişmesi gereken onlara üvey evlat muamelesi yapan, onlardan utanmayı seçen düşünce yapımız. Onlardan utanmayı biz istemedik, biz onlardan utanmayı öğrendik! O zaman bu yanlış öğrendiklerimiz, hoooop çöpe. Kozmetik, moda ve ilaç sektörünü ayakta tutan, bedenimize karşı hissettiğimiz bu olumsuz düşünceler ve utanç zaten çoktaaan çöpe gitmeliydi.

Haydi hep birlikte bu olumsuz inançları iyileştirmek için farkındalık dolu bir adım atalım. Hepimiz her istediğimizi yiyip sağlıksız bireyler olalım, her akşam kanepede oturup televizyon izleyip cips yiyelim demiyorum. Sadece diyorum ki, değişmesi gereken bedenimiz değil. Değişmesi gereken olumsuz alışkanlıklarımız. Yerlerine bize iyi gelecek şeyler koyalım; düzenli hareket etmek, sağlıklı beslenmek (yaşama sevincimizi yitirmeden), utanıp sıkılmadan bedenimizi olduğu şekliyle kabul etmek ve sevmek. Hatırlayalım, bedenlerimiz yaşam tarzımızı yansıtıyor. Sağlıklı yaşıyorsak bedenlerimiz daha formda, daha sıkı, sağlıksız yaşıyorsak vücudumuz da buna uyum sağlıyor. Sanırım karantina bunu hepimize kanıtladı. Mesele şu, biz sağlıklı yaşamayı istiyor muyuz? Eğer istemiyorsak, ve buysa seçimimizse o zaman bu seçimimizle ve göbeğimizle mutlu mesut yaşamayı da seçebiliriz. Sağlıklı olanla keyif veren arasında denge kurmak istiyorsak bunların hepsi bizim üzerinde çalışarak yapabileceğimiz şeyler. Yeter ki ne istediğimizi bilip ona göre harekete geçelim.

Mesela, daha az sosyal medya ve daha fazla yürüyüş. Daha az hamur işi ve daha fazla meditasyon. Daha az olumsuz iç diyalog ve daha fazla kitap okuma. Dengeyi siz kurun, utancınız değil. Kendinize eleştirel bir gözle bakmayı bırakıp, sevgi dolu bir gözle bakmayı deneyin. Elde olanı önce olduğu haliyle şefkatle kabul edip sağlıklı olduğunuz için şükredin. Yine de değiştirmek istediğiniz şeyler olacaktır benim gibi. Benim hedefim artık önceki gibi göbeğimden kurtulmak değil, daha güçlü bir karına sahip olmak. Bakalım ilerleyen günler bana ve göbeğime neler getirecek? (Umarım simit ve poğaça getirmezler!)

BEN 2.0 (YENİ VERSİYON YÜKLENİYOR)

Bakmadığımız bir alan kaldı mı? Kariyer, cinsellik, beden ile ilgili utanca baktık. Bir de genel olarak da bakıp bu uzun yazıyı toparlayayım. Geçmişte yaşanan bazı şeyler için genel anlamda utanç hissediyor olabilirsiniz. Utanç sandığınız duygu suçluluk duygusu da olabilir. Dediğim gibi suçluluk duygusuna ayrı bir yazı ayırmak istedim. Burada ondan bahsetmeyeceğiz. Eğer hissettiğiniz duygunun utanç olduğundan eminseniz ve hayatınızda yukarıda bahsi geçmeyen bir alanı kapsıyorsa, hangi alana denk gelirse gelsin, utanç duygusunun da altında korkularımızın yattığını hatırlayın. Hepimiz iyi bir evlat, iyi bir arkadaş, iyi bir eş, iyi bir anne-baba olmak isteyerek büyüyoruz. Genel olarak iyi bir insan olmak en önemli hedeflerimizden birine dönüşüyor. Hatta inançlı biriyseniz buna başka şeyler de ekleyebilirsiniz. Bu iyi bir “x” olma yolculuğundan saptığımız zamanlarda müthiş bir utanç duygusu yaşayabiliyoruz.

Bu şekilde hissettiğiniz zamanlarda, bu durumu bağışlamak için neye ihtiyacınız olduğunu sorun kendinize. Ortada gerçek bir hata var mı? Belki de sizin olmayan bir hata için suçluluk duyuyorsunuz. Eğer ortada yaptığınızı düşündüğünüz bir hata varsa, bu durumu bağışlamanız mümkün mü? Durumu bağışlamak, birini bağışlamak kadar önemli. Utandığınız durum her neyse, onu bugünkü bilgi ve tecrübenizle yapmazdınız değil mi, o halde, o zamanlar öyle olmuş olması gerektiğini hatırlayın. Olmuş olanın sizin ve bütünün hayrına olduğuna güvenin. Eğer acı deneyimler olmasa bilgelik kuşaktan kuşağa aktarılabilir miydi? Geçmişte her ne yapmış olursanız olun, her ne karar almış, kimi incitmiş ya da sonunda kendiniz incinmiş olursanız olun, o zamanki bilginiz, tecrübeniz ve duygusal durumunuzla aldığınız karar buydu. Geçmişte yapılmış bir hatayı bugünün bilgisiyle değerlendirmeyin. Formülünü bilmediğiniz bir matematik problemini o zaman çözemediniz diye, bugün formülü bilen biri olarak, neden o problemi o zamanlar çözemedim diye kendinizi hırpalamayın.

Gelin, utancı sevgiyle yıkayalım. Bembeyaz bir mermeri kaplayan bu kapkara tozu sevginin berrak suyuyla arındıralım. O kirli mermer taştan geriye, üzerine harika şeyler yazacağımız, ışıl ışıl bir mermer taş kalsın. Üzerine kim bilir ne harika şeyler yazacağız. Mermer yine tozlanırsa, onu yine sabırla ve sevginin ışığı ile yıkayacağız tekrar tekrar. Utanç katı bir öğretmendir. Ondan alacağımızı aldık, öğreneceğimizi öğrendik ve artık mezun olduk. Bize mermerimizi temizlememizi hatırlattığı için ona şükürler olsun. Onu iyileştirme gücünün bizde olduğu farkındalığına şükürler olsun.

Buraya kadar sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim. #güvenlibiryer serisinin bir sonraki yazısının konusu #özgürlük. Yeni yazıda görüşmek üzere. Yazımı beğendiyseniz iyi geleceğini düşündüğünüz biriyle paylaşırsanız ne güzel olur 😇

2.0 versiyonunuza ulaşmak için sizin neye ihtiyacınız var? Online seans randevusu için bana Instagram sayfamdan mesaj atabilirsiniz. Takip etmeyi de unutmayın!

You Might Also Like

No Comments

Leave a Reply