Geçen gün Üsküdar’da her zaman önünden geçtiğim caminin önünde, akşamları orada bekleyen dilenci kadına şöyle bir baktım ve içimde bir kızgınlık hissettim ona karşı. Hani yardım isteyen birini görür ona para verirsiniz ve sonra onun aslında her gün orada aynı şeyi yapmakta olduğunu görünce bir hayal kırıklığı yaşarsınız ya. İşte benimki öyle değildi. O anda tam olarak neye kızdığımı gerçekten anlayamadım. Mutlaka onunla değil, benimle ilgili bir şeydi kızdığım, ama neydi?
Etrafımızda zor durumda olan birçok insan var elbette ve ne kadarına yardım edebiliyoruz, bu tartışılır. Yardım etmek, sahip olduklarımızı paylaşmak, iyilik yapmak bunlar tüm din ve kültürlerde yüceltilen şeyler. Ama ne kadarını içimizde hissederek yapıyoruz? Yardımların güvenilir bir şekilde ulaştırıldığı şüphesi, ya da bizim de durumumuzun o anda çok parlak olmayışı, ya da aslında kimin yardıma daha çok ihtiyacı olduğuna karar verememek, bizi durduran ya da yavaşlatan ne?
8 Şubat’ta dünya uzay tarihine geçen bir olay oldu. Amerikan uzay aracı ve roket üreticisi SpaceX, dünyanın en güçlü roketi Falcon Heavy’i başarıyla uzaya fırlattı. Ama asıl ilgiyi çeken haber roketin kargosu olan Tesla Roadster spor arabaydı. Şu anda kırmızı bir Tesla Roadster uzayda gezmeye devam ediyor. Ve bu gerçekten heyecan verici bence. Bu habere yapılan yorumlar ise aslında yazının başında bahsettiğim dilenci kadınla beraber bana bu yazının ikinci ilhamı oldular. Çünkü yorumların çoğu dünyada bu kadar çok fakirlik ve açlık varken bu kadar çok paranın böyle saçma bir amaç uğruna harcanması ile ilgiliydi. Okuduğum çoğu yorumda insanlar bu kadar çok para ile ne kadar çocuğun doyurulabileceğinden bahsediyorlardı. Oysa aslında dünyada aç çocuklar olmasının yeterince yiyecek ya da para olmaması ile bir ilgisi yok öyle değil mi? Kaynakların az ya da azalmakta olduğu hakkındaki haberler hükümetlerin bizi kontrol etmesi için iyi bir araç sadece.
Dünyada ve hatta ülkemizde hala sürmekte olan savaşların, gelir dağılımı adaletsizliğinin, cinsiyet ayrımcılığının, kadın, çocuk ve hayvanlara yapılan eziyetlerin durmasını elbette hepimiz isteriz ama iş bu konuda bir şeyler yapmaya geldiğinde bunu seçimle başa getirdiklerimizden ve adalet sisteminden bekliyoruz. Elbette hükümetler ve politikacılar bunun için varlar. Ama böyle bir düzende tüm bunları onların kendi kendilerine yapmalarını beklemek saflık olur gerçekten. Öyleyse dünyayı kurtarmak için biz ne yapabiliriz? Her gün haberlerde okuduğumuz üzücü şeylerin artık olmaması için biz ne yapabiliriz? Biz bütün bu olumsuzlukları hakkında daha fazla konuşarak ve endişelenerek çözebilir miyiz?
Sanırım tam şu anda dilenci kadına bakınca neden kızgın hissettiğimi anlatabilirim size. Ona yardım etmek zorunda hissettiğim ama yardım etmediğim için kendime kızdım aslında. O orada durarak sadece yardım istiyordu ama ben onun niyetini sorguluyor, kendimce niyetine karar veriyor ve sonra yardım etmemeyi seçiyordum. Ona yardım etmeyerek, maalesef yardım etmekle ilgili bir önyargımı da farketmiş oldum. Galiba içimde bu kadar zalim birini görünce şaşırdım. Haklı sebeplerin vardı diyebilirsiniz. Ama onların hiçbir önemi yok. Bir insana yardım etmenin şartı olmamalı. Bu tecrübeye bana bunu gösterdiği için minnettarım. Bu sokakta gördüğünüz tüm dilencilere yardım etmelisiniz demek değil de, sizden yardım isteyen herkese yardım edebiliyorsanız yardım etmelisiniz demek aslında. Bu bir insan da olabilir, bir hayvan da. Bu aslında yardıma ihtiyacı olan ve sizden istemeye çekinen biri de olabilir. Yakın zamanda iki farklı kişiden beklenmedik anlarda yardım gördüm ve beklenmedik anda gelen yardımın ne kadar mucizevi bir şey olduğunu bizzat yaşadım.
Peki, başkalarına yardım edecek maddi ve manevi bilgeliğe ve kaynaklara nasıl sahip olacağız. İşte burada bu yazının üçüncü ilhamı olan, Lao Tzu’nun şu sözünü paylaşmak istiyorum: “İnsanlığı uyandırmak istiyorsan, kendini uyandır. Dünyadaki acılara son vermek istiyorsan, kendin hakkında karanlık ve olumsuz olanlara son ver. Aslında sunabileceğin en muhteşem hediye kendi değişimindir.”
“Başkalarına yardım edecek kadar param olsa ben de ederdim” demeden, şimdi şu anda elinizde olduğu kadarıyla birine yardım edebilirsiniz. Ben böyle yapmaya karar verdim. Yardım ederken, yardım ettiğiniz kişinin buna layık olup olmadığını sorgulamak sizin işiniz değil. Bu dünyadaki haksızlıklar ile tek başınıza mücadele etmenize gerek yok ama mücadele edenlere maddi ya da manevi destek olabilirsiniz. Oldukça güzel işler yapan sivil toplum örgütleri ve hayır kurumları var. Aktif görev almasanız da maddi yardımla ayakta kalmalarına yardım edebilirsiniz. Etrafınızdaki insanları eğitebilirsiniz, elinizden geldiğince. Onlara kadın haklarından çocuk ve hayvan haklarından, aslında insan haklarından bahsedebilirsiniz. Ama başkalarına bu konulardan bahsetmeden önce siz kendiniz mülteciler, başka dinler, başka kültürlerle ilgili önyargılarınızla vedalaşabilirsiniz. Ben de öyle yapmaya karar verdim. En önemlisi daha bilinçli nesiller yetişmesi için evlatlarınıza daha merhametli insanlar olmayı öğretebilirsiniz. Daha 9-10 yaşındaki çocukların ne kadar zalim olabildiklerini gördüğümde inanın kalbim kırılıyor nasıl çocuklar yetiştiriyoruz diye.
Lao Tzu’nun dediği gibi hemen şimdi bugün kendi kişisel değişiminizi başlatabilirsiniz. Dilinizde nefret, öfke, kızgınlık olmasın. Size kötülükleri görmezden gelin, cezasız kalsın demiyorum. Ama dünyada kötülük kadar iyilik de olması için, pozitifin negatifi dengeleyebilmesi için kötü ve olumsuz şeylerin aldığı zamanı dengelemeliyiz. Bugün önce kendinize sonra bir başkasına bir iyilik yapın. İnanın çok basit şeyler olabilir, yeter ki birini sevindirmek isteyin. Önce kendiniz sonra bir başkası için dua edin. Ben küçük bir çocuk için dua edeceğim. Hem bedeninin hem de ruhunun iyileşmesi için. Dünyanın güzel bir yer olmasını ancak biz sağlayabiliriz. Bugün sevdikleriniz için dünyayı güzel bir yer yapacak bir şey yapın. Tüm kalbimle kalbinizdeki sevgiyi selamlıyorum.
No Comments